Bugün İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin yürürlüğe girişinin 71.Yıldönümünü kutluyoruz. (10 Aralık 1948) Bu bildirgenin birinci maddesi aynen şöyle: Madde 1-Her insan özgür; onur ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdanla donatılmış olup birbirlerine karşı kardeşlik anlayışı ile davranır. 30 maddeden oluşan bu Evrensel Bildirge, insanlığa çok büyük felaketler ve acılar yaşatan 1. Ve 2. Dünya Savaşlarının sonunda yazılmıştır. Bildirgedeki 30 maddede belirtilen hak ve özgürlüklerle donatılmış insan ve ülkeler, gelişmiş ve güven içerisinde olmuşlardır. Uluslararası kuruluşların hak ve özgürlükler konusunda yaptığı araştırmalarda maalesef ülkemiz diğer ülkelerin oldukça gerisinde kalmıştır. Bu Bildirgedeki hak ve özgürlükleri uygulayan ülkelerde demokrasi var denilmiştir. Demokrasinin gelişmesinde bu bildirge çok önemli bir yer tutar. Evrensel Beyannameden sonra da haklar ve özgürlükler konusunda yüzlerce bildirgeler yayımlanmış, antlaşmalar imzalanmıştır. Sadece başlıklarını yazsak bir iki cilt kitap olur. Bugünkü evrensel normlarda olmazsa olmaz bir demokraside; 1-Temel hak ve özgürlüklerin anayasal teminat altına alınması, 2-Hukukun üstünlüğü, 3-Kuvvetler ayrılığı, 4-Özgür, adil ve eşit şartlarda seçimlerin yapılması, temel esaslar olarak kabul edilmiştir. Bunlara ilaveten; şeffaflık,(açıklık) hesap verilebilirlik, özgür medya, güçlü ve etkili STK’lar, yerinden yönetim ve benzeri kural ve esaslarda tam demokrasinin unsurları ve göstergeleri haline gelmiştir. Bütün bu unsurların ve esasların, bir denge ve denetleme ağı içinde yürütülmesi de yine tam demokrasinin olmazsa olmazları arasındadır. Bütün insanlık tarihi hak ve özgürlükler mücadelesi içinde geçmiştir. Hak ve özgürlükler konusunda yazılan ciltler dolusu kitap, binlerce bildirge ve antlaşmalar tarihin rafları arasında yerlerini almışlardır. Ülkemizde bu iki kavram da fazla ilgi görmemiş, bu sebeple demokrasimiz de gelişememiştir. Bizim gibi şark toplumlarında itaat, biat ve kutsama kültürü gelişmiş, hak ve özgürlükler kültürü zayıf kalmıştır. Dünya literatüründe bu konularla ilgili milyonlarca kitap ve metinler yazılmıştır, biz de ise bu sayı oldukça sınırlıdır. Özellikle dini ve milli hassasiyet içinde olduklarını ifade eden toplum kesimlerinde hak ve özgürlükler neredeyse hiç anılmamış, hiç görülmemiştir. Hak deyince; hak değirmende olur! denilmiş, kul hakkı deyince; üç beş kuruş borçlu olmak hatırlanılmıştır. Hak; bir lütuf, bir bağış, bir hediye olarak görülmüş, doğuştan hak ettiğimiz bir değer olduğu unutulmuştur. Özgürlük deyince de; anarşi anlaşılmış, bu insanları fazla özgürlük bozar, ahlaksızlaştırır denilmiştir. Yapacağımız her iş ve her konuşmada; ayıp, günah ve suç üçlüsü abartılarak özgürlüklerimiz kısıtlanmıştır. Halbuki bizim yazılı olan; inanç ve kültür sistemimizin temeli hak ve özgürlüktür. La İlahe İllallah demek, ben en özgür insanım demektir. Yüce Yaratıcıdan başka bütün güçleri, kula kul olmayı reddetmek, yalnız Ondan yardım istemek en büyük özgürlüktür. Allah bizim şahsiyetli olmamızı, ruhumdan üfledim dediği insanlık onurumuzu korumamızı istemektedir. Kuran’da; her sözü dinle güzel olanı al, dinde zorlama yoktur, aklını kullan gibi ve benzeri ayetlerde hak ve özgürlükler en güzel şekliyle ifade edilmiştir. Çünkü ancak özgür olan insanlar; akıllarını, vicdanları ve iradelerini kullanabilirler. Hak ve özgürlükler konusunda yazılan kitap ve makaleleri okuduğumuz zaman kendimizin ne olduğunu, insan denen varlığın nasıl bir varlık olduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Doğuştan gelen haklarının neler olduğunu bilerek, onları alıp kullanabilen fert ve toplumlar üretebilirler ve gelişebilirler. Aynı şekilde ancak özgür insanların yaşadığı toplumlarda; bireyler, hayatın tadını ve hazzını anlarlar, iyilik yaparlar, kötülük düşünmezler, yeni icatlarda bulunurlar ve içinde yaşadığımız dünyayı daha yaşanır hale getirmek için çalışırlar. Hak ve özgürlüklerin tam olarak uygulanmadığı ve yaşanmadığı ülkelerde, insanlar adeta modern bir köle durumundadırlar. Birleşmiş Milletler Antlaşması amaçlarının 1.maddesindeki ifadeyle yazımızı tamamlayalım: “Ekonomik, toplumsal, kültürel ve insancıl nitelikteki uluslararası sorunların çözümünde ve ırk, cinsiyet, dil ve din ayırımı gözetmeksizin herkes için İNSAN HAKLARINA VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERE saygıyı geliştirip özendirmede uluslararası işbirliğini gerçekleştirmek;” Hem bu antlaşmaların uygulanmasını takip etmek, hem de yaşadığımız toplumda insanlarımızın hak ve özgürlüklerini koruyup geliştirmeye çalışmak, önemli vatandaşlık ve insanlık görevlerimiz arasında olmalıdır. 10 Aralık 2019 Mehmet BOZDEMİR
Bugün İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin yürürlüğe girişinin 71.Yıldönümünü kutluyoruz. (10 Aralık 1948) Bu bildirgenin birinci maddesi aynen şöyle: Madde 1-Her insan özgür; onur ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdanla donatılmış olup birbirlerine karşı kardeşlik anlayışı ile davranır.
30 maddeden oluşan bu Evrensel Bildirge, insanlığa çok büyük felaketler ve acılar yaşatan 1. Ve 2. Dünya Savaşlarının sonunda yazılmıştır. Bildirgedeki 30 maddede belirtilen hak ve özgürlüklerle donatılmış insan ve ülkeler, gelişmiş ve güven içerisinde olmuşlardır. Uluslararası kuruluşların hak ve özgürlükler konusunda yaptığı araştırmalarda maalesef ülkemiz diğer ülkelerin oldukça gerisinde kalmıştır. Bu Bildirgedeki hak ve özgürlükleri uygulayan ülkelerde demokrasi var denilmiştir. Demokrasinin gelişmesinde bu bildirge çok önemli bir yer tutar. Evrensel Beyannameden sonra da haklar ve özgürlükler konusunda yüzlerce bildirgeler yayımlanmış, antlaşmalar imzalanmıştır. Sadece başlıklarını yazsak bir iki cilt kitap olur.
Bugünkü evrensel normlarda olmazsa olmaz bir demokraside; 1-Temel hak ve özgürlüklerin anayasal teminat altına alınması, 2-Hukukun üstünlüğü, 3-Kuvvetler ayrılığı, 4-Özgür, adil ve eşit şartlarda seçimlerin yapılması, temel esaslar olarak kabul edilmiştir. Bunlara ilaveten; şeffaflık,(açıklık) hesap verilebilirlik, özgür medya, güçlü ve etkili STK’lar, yerinden yönetim ve benzeri kural ve esaslarda tam demokrasinin unsurları ve göstergeleri haline gelmiştir. Bütün bu unsurların ve esasların, bir denge ve denetleme ağı içinde yürütülmesi de yine tam demokrasinin olmazsa olmazları arasındadır.
Bütün insanlık tarihi hak ve özgürlükler mücadelesi içinde geçmiştir. Hak ve özgürlükler konusunda yazılan ciltler dolusu kitap, binlerce bildirge ve antlaşmalar tarihin rafları arasında yerlerini almışlardır.
Ülkemizde bu iki kavram da fazla ilgi görmemiş, bu sebeple demokrasimiz de gelişememiştir. Bizim gibi şark toplumlarında itaat, biat ve kutsama kültürü gelişmiş, hak ve özgürlükler kültürü zayıf kalmıştır. Dünya literatüründe bu konularla ilgili milyonlarca kitap ve metinler yazılmıştır, biz de ise bu sayı oldukça sınırlıdır. Özellikle dini ve milli hassasiyet içinde olduklarını ifade eden toplum kesimlerinde hak ve özgürlükler neredeyse hiç anılmamış, hiç görülmemiştir. Hak deyince; hak değirmende olur! denilmiş, kul hakkı deyince; üç beş kuruş borçlu olmak hatırlanılmıştır. Hak; bir lütuf, bir bağış, bir hediye olarak görülmüş, doğuştan hak ettiğimiz bir değer olduğu unutulmuştur. Özgürlük deyince de; anarşi anlaşılmış, bu insanları fazla özgürlük bozar, ahlaksızlaştırır denilmiştir. Yapacağımız her iş ve her konuşmada; ayıp, günah ve suç üçlüsü abartılarak özgürlüklerimiz kısıtlanmıştır.
Halbuki bizim yazılı olan; inanç ve kültür sistemimizin temeli hak ve özgürlüktür. La İlahe İllallah demek, ben en özgür insanım demektir. Yüce Yaratıcıdan başka bütün güçleri, kula kul olmayı reddetmek, yalnız Ondan yardım istemek en büyük özgürlüktür. Allah bizim şahsiyetli olmamızı, ruhumdan üfledim dediği insanlık onurumuzu korumamızı istemektedir. Kuran’da; her sözü dinle güzel olanı al, dinde zorlama yoktur, aklını kullan gibi ve benzeri ayetlerde hak ve özgürlükler en güzel şekliyle ifade edilmiştir. Çünkü ancak özgür olan insanlar; akıllarını, vicdanları ve iradelerini kullanabilirler.
Hak ve özgürlükler konusunda yazılan kitap ve makaleleri okuduğumuz zaman kendimizin ne olduğunu, insan denen varlığın nasıl bir varlık olduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Doğuştan gelen haklarının neler olduğunu bilerek, onları alıp kullanabilen fert ve toplumlar üretebilirler ve gelişebilirler. Aynı şekilde ancak özgür insanların yaşadığı toplumlarda; bireyler, hayatın tadını ve hazzını anlarlar, iyilik yaparlar, kötülük düşünmezler, yeni icatlarda bulunurlar ve içinde yaşadığımız dünyayı daha yaşanır hale getirmek için çalışırlar. Hak ve özgürlüklerin tam olarak uygulanmadığı ve yaşanmadığı ülkelerde, insanlar adeta modern bir köle durumundadırlar.
Birleşmiş Milletler Antlaşması amaçlarının 1.maddesindeki ifadeyle yazımızı tamamlayalım: “Ekonomik, toplumsal, kültürel ve insancıl nitelikteki uluslararası sorunların çözümünde ve ırk, cinsiyet, dil ve din ayırımı gözetmeksizin herkes için İNSAN HAKLARINA VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERE saygıyı geliştirip özendirmede uluslararası işbirliğini gerçekleştirmek;”
Hem bu antlaşmaların uygulanmasını takip etmek, hem de yaşadığımız toplumda insanlarımızın hak ve özgürlüklerini koruyup geliştirmeye çalışmak, önemli vatandaşlık ve insanlık görevlerimiz arasında olmalıdır. 10 Aralık 2019
Mehmet BOZDEMİR
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 698690
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.