Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar 22:23 Kutlu'nun yerine Ünal Karaman 22:06 Süper Loto çekilişi yapıldı 21:15 Zagreb de bomba infilak etti: 2 ölü 21:03 Galatasaray: 1 - Olympiakos: 0 20:40 Vergi borçlarına ödeme kolaylığı 20:21 Yılmaz Vural'a 3 maç ceza 18:58 FSM Köprüsü'nde TIR yandı 18:44 Eski savcı serbest bırakıldı 18:34 Ankara'da Altılı Ganyan 42.197,12 YTL ikramiye verdi 18:23 Fransa'da askeri helikopter düştü: 7 ölü 17:59 Merkez Bankası'nın açıklamaları da piyasaları rahatlatmadı 17:52 Hakimler de dinleniyor mu? 17:48 Bahçeli'den Anayasa değişikliği önerisi 17:37 Özkök'ten Çölaşan'a ağır suçlama 17:36 Karada hız rekoru 17:27 Pakistan'da füze saldırısı: 8 ölü 17:17 Pakistan Başbakanı Türkiye'ye geliyor 17:14 Bursa'da su kesintisi 17:09 Soğuk algınlığına karşı neler yapılmalı? 17:03 Kanarya Alex ve Lugano'nun kalmasını istiyor YAZARLAR EMRE AKÖZ Yazıyı Dinle Fax: 0212 354 36 19 EA yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder. SMS: ?EA 'Askeri vesayet' yetmedi, bir de 'yargı vesayeti' dayattılar! Hatırlarsınız: Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yaptığı bazı Anayasa değişikliklerini iptal etmişti. Meclis'in 411 gibi rekor bir kabul oyuyla değiştirdiği 10'uncu ve 42'nci maddelerde, 5 Haziran 2008 günü kamuoyuna açıklanan kararla eskiye dönüldü. Bildiğiniz gibi konu türbanla ilgiliydi. Meclis'in amacı üniversitede türban takanlara serbestlik getirmekti. Eğer olaylar olağan mecrasında aksaydı, bu sömestrden itibaren isteyenler türbanıyla üniversiteye devam edecek ve böylece yıllardır sürüp gitmekte olan tartışma son bulacaktı. Ancak AYM, normalleşmeye izin vermedi. Türban tartışması kaldığı yerden devam edecek. Bazı aymazlar AYM'nin verdiği kararı "laikliği savunuyor " diyerek alkışlıyor. Bu şakşakçıların hatalarını şöyle özetleyebiliriz: 1) Üniversitede türban takmakla laikliğin hiçbir ilişkisi bulunmuyor. Devlet, " elemanı olmayan ", reşit insanların giyimine kuşamına karışamaz. Sokaktaki türbanlı kadın laikliği zedelemiyor da, üniversitedeki öğrenci mi zedeliyor? 2) AYM'nin üyeleri bu kararı alırken Anayasa'yı çiğnedi. Çünkü Anayasa, tartışmaya yer vermeyecek biçimde AYM'nin Anayasa değişikliklerini ancak " şeklen " inceleyebileceğini, " içeriğe " ise dokunamayacağını belirtiyor. Bunları yazan 148'inci madde çiğnenmiştir. Bu suçtur . Üyelerin cezalandırılması gerekir. ( Tuhaf bir durum: Suç işledikleri apaçık ama böyle bir yargı mekanizması yok.) 3) AYM'nin 5 Haziran'da açıkladığı, gerekçesini de dün yayınladığı kararın bir başka vahim yanı da, Meclis'in yetkisine el atmasıdır. Yani AYM, Meclis'e ve sadece Meclis'e ait olan bir yetkiyi gasp etmiştir. Bunu yaparken kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetkiyi, kendine vehmederek kullanmıştır. 4) Şakşakçıların göremediği nokta şudur: AYM, bu yetki suiistimalini ve gaspını Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine atıf yaparak sağlıyor. Bu olayda atıf yapılan temel kavram " laiklik ". Ancak yol bir kere açıldı: Ekonomiden siyasete, herhangi bir konuda yapılacak değişiklik, " demokrasi ", " sosyal devlet " ve " hukuk devleti " gibi değiştirilemez ilkelere atıfta bulunarak iptal edilebilir. Yani Anayasa Mahkemesi artık " Vetoyasa Mahkemesi " olmuştur. Çünkü her türlü değişikliği veto edebilir hale gelmiştir. Artık Meclis'in yapacağı tüm Anayasal değişiklikler, AYM'nin çizdiği sınırlar içinde olmak zorundadır. Milli Güvenlik Kurulu ve diğer mekanizmalarla, Türkiye'de bir " Askeri Vesayet Rejimi " kurulduğunu söyler dururuz eskiden beri. Şimdi bu rejime Anayasa Mahkemesi de eklendi. Bir de " Yargısal Vesayet Rejimi " vardır artık Meclis'in üzerinde. Yani çifte düğüm atılmış, çifte zincirle Meclis kıpırdayamaz hale getirildi. Bir başka kurumun (yani AYM'nin) olurunu almadan Anayasa maddelerini değiştiremeyecekse, "Meclis'in yasama yetkisinden" nasıl söz edebiliriz? Nasıl " Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir " diyebiliriz? Diyemeyiz!
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 21487
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.